“ Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler yazarlık ve gazetecilik isteğimi perçinledi.”

Bir Türk Yahudisi olan Valansi, uzun yıllardır Şalom gazetesinde çalışıyor. 1492’de İspanya’daki engizisyondan kaçıp Osmanlı’ya sığınan Yahudilerin torunlarından. İki çocuk annesi olan Karel, Kadir Has Üniversitesi’nde Türkiye-İsrail arasındaki ilişkilerin Türk toplumu üzerindeki etkisine ilişkin yüksek lisans tezi hazırlıyor. Yüksek Lisans eğitimine başlamadan önce Şalom gazetesinde dış haberler editörlüğü görevini de üstlenen yazar, şimdilerde dış politika üzerine köşe yazıları yazıyor, konusunda uzman kişilerle röportajlar gerçekleştiriyor.

Yazar olmaya ne zaman karar verdiniz?

Küçüklüğümden beri yazar olmak istiyordum. Hayalim bir aşk romanı yazmaktı. Ama bunu bir meslek olarak görmüyordum. Üniversitede işletme bölümünü seçtim, bazı uluslararası şirketlerde çalıştıktan sonra aile şirketinde ithalat-ihracat sorumlusu olarak çalıştım.

Şalom gazetesi ile tanışmanız nasıl oldu?

Şalom ile yollarımız tamamen tesadüfi bir şekilde gerçekleşti. Şalom gazetesi küçüklüğümden beri evimizin baş köşesinde olmuştur. Sonraları orada çalışan birileri ile tanışma fırsatım oldu. Dış haberler bölümünde ihtiyaç vardı. Benim yabancı dil bilgim etkili oldu sanırım. Politika, Orta Doğu ve gazetecilik adeta virüs gibi girdi vücuduma ve bir daha bu virüsü atamadım. Dış haberlere ilk olarak başladığımda İsrail, Filistinlilerle fiziki bir ayrım için Güvenlik duvarını örüyordu. İlk analiz yazım da bu konuya ilişkin oldu. Aynı şekilde o dönemde Lübnan’da yaşanan olaylar, Hariri suikastı dikkatimi çekmişti. Okuma, araştırma ve yazma tutkumu perçinleyen şeyler bunlar olmuştu. Şalom ile tanışmam, aynı zamanda dış politika ile tanışmam da oldu.

‘Şalom’ kelimesinin anlamı tam olarak nedir?

İbranice bir kelime. Çeşitli anlamları var. Hem merhaba hem güle güle demek. Gazetede kullandığımız Şalom ise barış demektir. Yahudiler birbirlerine ‘barış’ diyerek merhabalaşıp, vedalaşıyorlar. Gazetemizin amblemi ağzında zeytin dalı taşıyan beyaz bir güvencin.

Şalom gazetesinin geçmişi nereye dayanıyor?

1947’de Avram Leyon tarafından kuruldu gazetemiz. O dönemlerde farklı kültürlere ve dillere hitap eden gazete sayısı oldukça fazlaydı. Şalom da o dönemde kurulan Yahudi gazetelerden biriydi, bugüne kadar devam edebilen tek gazete oldu. AvramLeyon çok cesur bir yazardı. 1947’lerin Şalom’u ile günümüz Şalom’unu kıyasladığımızda aradaki fark çok açık. Leyon ve ekibi kendilerine yönelik eleştirilere çok rahat cevap verebilirken biz aynı şeyi bugün o kadar cesurca yapamıyoruz.

IMG_9614

1947 Şalom’u ile günümüz Şalom’u arasındaki farkı neye bağlıyorsunuz?

1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla, Türkiye’den İsrail’e çok ciddi bir göç başladı. İsrail’e yapılan göçler Şalom’u da etkiledi. Gazetenin deneyimli ve cesur kalemleri bir bir gitti. AvramLeyon’un vefatının ardından 1984 senesi Şalom için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Yepyeni bir kadroyla tekrar ayağa kalktı. Eskiden İspanyolca yayın yapıyorduk sonradan gazetemiz bir sayfası dışında tamamen Türkçeleşti. Gazetemizde bir sayfayı İspanyol Yahudilerinin konuştuğu Ladino diline ayırdık. Ladino dilini yaşatmak için. www.salom.com.tr ‘de tüm haberler bulunabileceği gibi birkaç sene önce İngilizce bölüm de açtık web sitemizde.

Sizi dış politika üzerine yazılar yazmaya iten şey neydi?

Kitapçılara uğradığımda İsrail ve Yahudiler ile ilgili çok sayıda olumsuz kitaplar görüyordum. Ve bu kitapların çoğunun çok satanlar listesinde olması beni çok incitiyordu. Ortaokul yıllarından itibarenTürk vatandaşı olmama rağmen İsrail ile ilgili gelişmelerin hesabı dini inancımdan dolayı benden soruluyordu. “Sizinkiler” diye tanımlanan İsrailli politikacıların kararları benimle tartışılıyordu.  Bu durum bana İsrail ve bölgedeki diğer ülkeler ile ilgili bilgi edinmem gerekliliğini gösterdi. Bu şekilde dış politika üzerine yazılar kaleme almaya başladım.

Dış politika çerçevesinde kaleme aldığınız yazılar için hangi bilgi kaynaklarından besleniyorsunuz?

Kadir Has Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler bölümündeyim. Üniversitede okuduğum kitapların etkisi oldukça büyük. Uluslararası ilişkiler üzerine yazılmış, hocalarımın tavsiyesi üzerine okumuş olduğum kitaplar da bana çok şey öğretti. Gündemi aktif bir şekilde takip etmek de dış politika üzerine analiz yapmamı kolaylaştırıyor. Geçmişi bilmek, günümüzü yorumlamamızı kolaylaştırıyor.

Türkiye’de basın özgürlüğünün olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye’de iyice belirginleşen bir kutuplaşma var. Bu kutuplaşmadan medya da nasibini alıyor. ‘Ya bendensiniz ya onlardan’ şeklinde gazetelerde de bir cepheleşme söz konusu. Sanki bir savaş var ve siz bu savaşta taraf olmak zorunda bırakılıyorsunuz. Tarafsız, ortada olmak sizi dürüst biri değilmiş gibi gösteriyor. Böyle bir durumda basının da çok rahat olduğunu söylemek mümkün değil.

Dış politika yazarı olmak isteyen birinde olması gereken özellikler sizce nelerdir?

Üniversite eğitimi çok önemli. Bunu yanında ilgili olduğu bölüme ilişkin bol bol kitap okuması lazım. Bir konuya odaklanılmalı ve o konu üzerinde uzmanlaşmak lazım. Mesela Çin ile ilgili yazılar kaleme almak istiyorsunuz. Çince’yi bilmeniz gerekir. Bunun yanında Çin iç ve dış politikası üzerine yoğunlaşmanız lazım. Ben elde ettiğim birikimler doğrultusunda Ortadoğu’yu seçtim. İsrail-Filistin ilişkileri uzman olduğum bir alan. Sürekli okumalı ve araştırmalı. Özellikle dış politika yazarı olmak isteyen biri, ömür boyu öğrenci gibi araştırmalı, çalışmalı.

IMG_9609

Dış politika yazarlığında objektifliğin önemine değinir misiniz?

Dış politika yazarlığında objektiflik çok önemli. Benim gazetedeki köşemin adı da ‘objektif’.

Bir fikre, ideolojiye körü körüne inanıp bağlanırsanız, olaylara her açıdan bakmanız mümkün olmaz. Böyle bir yaklaşım yazarın analiz yetisinin körelmesine sebebiyet verir. Her şeye kuşkucu, eleştirel bir tavırla yaklaşmak gerekir. Paranın iki yüzü vardır. Hangisi doğru, hangisi yanlış, bunun kararına varabilmek için paranın iki yüzünü de incelemek zorunluluktur ki doğru sonuca ulaşılabilsin.

Yazılarınızın sansüre veya oto sansüre maruz kaldığı zamanlar oluyor mu?

Sansüre hiç maruz kalmadım. Çünkü ne yazdığıma her zaman dikkat ederim. Yazımda kullanacağım kelimeleri bile tek tek seçerim. Gazetemin yayın politikasını çok iyi biliyorum ve bu doğrultuda yazıyorum. Kavgacı, sivri dilli bir yazım tarzım yok, konuları sebep sonuç ilişkisi içinde sunmaya çalışıyorum.

Farklı bir dine mensup olmanız, Türkiye’de mesleğinizi icra ederken sorunlar yaşamanıza sebep oluyor mu ?

Sosyal medyayı çok aktif kullanan biriyim. Oldukça farklı kitlelerden takipçim var. Beni, yazılarımı ciddiyetle takip edenlerden rahatsız edici yorumlar almıyorum. Terbiye sınırları içindeki her eleştiriyi okuyorum. Ancak bir kitle var ki düşüncelerimi bilmiyor, beni takip bile etmiyor. Sadece adımı, Şalom’da yazdığımı görmüş, Yahudi olduğumu öğrenmiş, içinde biriktirdiği önyargılarlanefret söylemi kapsamına giren, rahatsız edici mesajlar gönderiyor. Bu yüzden Twitter’da çok fazla kullanıcıyı engellemek durumunda kaldım.

Gündemi sürekli olarak değişen bir ülkede gazetecilik yapmak nasıl bir şey?

Gazetecilik adına çok hareketli, bir bakıma adrenalin dolu buluyorum bu durumu. Kanada ve Finlandiya gibi sakin, gündemi durgun ülkelerde gazetecilik oldukça sıkıcı. Tabii gönül isterdi ki bu kadar acı şeyler yaşanmasa, güzel şeyler olsa.

Geçmişten günümüze idol olarak benimsediğiniz yazarlar kimler?

Dış politika için Habertürk’denSoli Özel’in yazılarını okuyorum. Cumhuriyet gazetesinden Ceyda Karan’ı takip ediyorum. Amberin Zaman, Gönül Tol, Sezin Öney’in analizlerini beğeniyorum.

Roman okumayı çok severim. Hakan Günday en sevdiğim yazarlardandır. Günday’ın kaçak göçmenleri anlatan kitabı ‘Daha’ çok etkileyicidir. Murat Uyurkulak, İhsan Oktay Anar çağdaş Türk yazarlarından takip ettiklerim. Albert Camus, Veba en beğendiğim kitaplar arasında, Stefan Zweig, Hanif Kureishi, Murakami ilk aklıma gelenler.

Köşe yazarlığı yaptığınız süre boyunca, yazarken sizi en çok etkileyen olay ne oldu?

Köşe yazarlığı yaparken değil ama dış haberlerde çalışırken takip ettiğim bir haber beni çok etkilemişti. Bir İsrail askeri kaçırılmıştı Hamas tarafından. O askerden uzun bir süre haber alınamamıştı. Ailesi, yakınları artık cenazesini bekliyordu. Daha sonra İsrail ve Hamas’ın anlaşması üzerine asker serbest bırakılmış, özgürlüğüne kavuşmuştu. Bunun araştırmasını yaparken ve sonrasında haberini yazarken çok heyecanlanmıştım. O gün kullandığım kalemi bile hatırlıyorum. Bu kadar etkilemesi işin haber boyutundan çok insani boyutu tabii.

Genç iletişimcilere, gazeteci adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Herkes hikayeyi kendi inançları, değerleri ve yargılarına göre anlatır. Bu yüzden her duyduğunuza, okuduğunuza inanmamalısınız. Öğrendiğiniz şeylerin doğruluğunu hep kontrol edin, hikayenin öbür tarafını da hep dinleyin. Gerçeklere dokunmaktan çekinmeyin. Kendi iç güdülerinize güvenin. Hiç bir habere veya söyleşiye hazırlıksız gitmeyin, dersinizi çalışın.

IMG_9610